loading

Arketipler, Gölge ve Ayna Kavramları

  • Anasayfa
  • Arketipler, Gölge ve Ayna Kavramları

Arketipler, Gölge ve Ayna Kavramları

“Ötekinin sevmediğimiz özellikleri, kendi kendimizi bulmaya yardım edebilir” C. Gustav Jung
“Bir şeye ne kadar karşı gelirseniz o ısrarla olmaya devam eder” C. Gustav Jung

  • Bir şeyin özü, ilki, kalıbı, sembolü anlamlarına gelen Arketip kavramı kolektif bilinçdışının içeriğidir. İnsanın yaratılışıyla oluşmaya başlayan kolektif bilinç dışı; kültürel semboller, imgeler, modeler C. Jung’un tabiriyle arketiplerden ibarettir. İlk kez oluşturulan ve yeteri kadar tekrarlandıktan sonra “davranış kalıbı” haline gelen ve nesiller boyunca aktarılan bu kalıpların devinimi kültürleri oluşturmuştur. Arketipler otonom –özerk- çalışır. İnsan zihni kolektif alanda bekleyen bu hazır bilgiyle, frekansının eşleşmesi sonucu etkileşime girer. Bir bilgisayarın, arabelleğinde daha önce kullanıldığı için hazır durumda bekleyen bilgiyi kullanması gibi.
    Arketipler sosyal yaşamın parçası olan toplumsal sıfatların açılımını yapar. Öğretmen, sanatçı, savaşçı, köle, kahraman, anne, hırsız, dilenci, kurban, sabotajcı, çocuk gibi anlamsal genişlikleri ve derinlikleri olan kavramlardır. Bu kavramsal genişlikler kişisel hayatlarda izdüşümlenir. Zeki, savaşçı, bilge ve becerikli kadın, “Tanrıça” Athena arketipiyle etkileşimdeyken, aşk, tutku, güzellik ve sanat gibi güçlü dişil özellikler “Tanrıça” Aphrodite arketipi ile etkileşimi ifade eder.
  • Arketiplerin kabullenilmek istenmeyen ve kişinin bütününden ayrıştırdığı pozitif ve negatif anlamları, gölge taraflarını oluşturur. Gölge yönler aşağıdaki başlıkların açılımlarından yakalanabilir.
    “… özellikler beni anlatıyor”
    “… özellikleri taşımıyorum bende olmasını da istemem”
    “… özelliklere sahip, nekadar hayranlık verici” “keşke bende de olsa”
    Genelde karanlık yönlerin varlığı kabul edilmek istenmez, şahane özelliklere sahip olunduğunun farkına varılmaz. Etkileşime girilen her canlının, nesnenin, olayın ve durumun kişide uyandırdığı duygu, düşünce, davranışla gölge yönler farkedilebilir. Gözlemleyebilen kişi için bu yönler kişinin içsel yansımalarıdır. “İnsan insanın aynasıdır” sözü ile anlatılan budur. Farkındalığı yüksek kişiler bilirler ki, irritasyon yaşatan herşey kişinin kendisinden ayrıştırdığı yönlerini aynalamaktadır. Kabullenilmek istenmeyen yönler öfke, kızgınlık, nefret gibi duygusal tepkilerle ayrıştırılır ve diğer bir kişiye maledilir. Yada o kişeye hayranlık duyulur. Böylece diğer kişiye yansıtılan niteliğin içsel varlığı reddedilir. Oysa insan içinde olmayan hiç bir bilgiyi dışarıda göremez. “Ötekinin sevmediğimiz özellikleri, kendi kendimizi bulmaya yardım edebilir” Oysa ötekinin hayran olunan tarafları da kişinin gölgesidir. Ben bunlara pozitif gölgeler diyorum. “Ne kadar başarılı bir kadın” “Ne kadar güçlü adam” “Ne kadar muhteşem konuşuyor” Kişi en çok ışığından korkar karanlığından değil. Herhangi birinde hayranlık duyulan her bir özellik kişinin öz potansiyeli içinde mevcut olan ve bir nedenden bütününden ayrıştırdığı, kendisine ait gerçek bir parçadır. Debbie Ford “Işığı Arayanların Karanlık Yanı” kitabında diyor ki; “Siz içinizdeki Tanrı’nın ihtişamını tezahür ettirmek için doğdunuz” Gölge yönleriniz keşfetmek için bu kitaptan faydalanabilirsiniz, gölge yönlerinizi dönüştürmek için ise bir regresyon seansına ihtiyacınız var. Regresyon seansları kişiyi gölgeleriyle yüzleştiren ve onlarla bütünleştiren çalışmalardır.

Öneri:

× Bizimle İletişime Geçin !!