Anne rahminde fetus annenin hisleri, duyguları ve algılarıyla özdeşleşir. Annenin 5 duyu organıyla dışarıdan aldığı ya da maruz kaldığı her türlü etkiyi duygusuyla içselleştirir ve bunun bilgisini bedeninin duyusal haritasını içeren somatik alanında taşır. Pek çok araştırmaya göre bilinç anne rahmine düşme anı ile başlar ve sürekli bir kayıt halindedir. Okült bakış açısı da benzer bir yaklaşıma sahiptir ve hatta annenin hamile kalmadan öncesinde yaşadıkları çocuk üzerinde etkilidir. Kişinin yaşamında oluşan problemlerin kökeninin, varlığın anne rahmine düşmeden önceki bu dönemden kaynaklandığı görülür.
Hastalıkların arkasında yeralan duygusal çatışmaları açığa çıkararak iyileştiren modern tıbbın işbirlik halinde çalıştığı tamamlayıcı “Recall Healing” tekniği, hastalıkların ve travmaların kökenini hamilelik öncesi tasarım sürecinde de aramaktadır.
Anne rahminde alınan etki sonucu içselleştirilen duygu, yaşam içerisinde bir olayla tetiklenerek aktif hale gelir. Bu tetiklenmeler kişinin yaşamında birbirinin türevi benzer eş zamanlı döngüler oluşturur. Duygunun tetiklenmesi bir imge, bir tat, bir koku, bir ses ya da bir dokunun bedende yarattığı hisle gerçekleşir. İnsan varlığı, özüyle bağlantılı her anıyı da bu mantık kapsamında hatırlar.
Örneğin: Annenin hamilelik sürecinde maruz kaldığı şiddetin bilinçdışında hatırlanışı, bedende bir besin veya çiçek poleni alerjisi ya da bir fobi (korku) olarak fizik dünyaya yansıyabilir. Öyle ki, bu anıyı bir regresyon seansıyla gözlemleyinceye kadar bu reaksiyon devam eder. Bu günlük zihninle anlayıp çözebileceğiniz bir hatırlayış biçimi değildir. Öneri: